Cam kelimesi nereden gelmektedir ?
Cam kelimesinin, tozu geçmişte cam yapımında kullanılan, latince adı “glastum” olan bir orman çiçeğinin adından türediği tahminleri yaygındır. Diğer bir yaklaşım ise “cam” teriminin ingilizce (galcede) “glas sun” kelimesinden, bu kelimenin söz konusu lisanlardaki anlamı olan “kehribar” dan geldiğidir.
Camın Bulunuşu
Cam insanoğlunun keşfettiği ve ürettiği en eski maddelerden biridir. Şimdiye değin arkeolojik kazılarda bulunan en eski cam ürün M.Ö. 5500 yıllarına ait olup, Mısır’da bulunmuştur.
Daha sonraki asır ve yüzyıllara ait bulgular ise bir hayli fazladır, örneğin Mısır’da Firavun Amenotop’un cam gözü.(M.Ö.4000) Ancak daha sonralarına özellikle M.Ö.1500 yıllarına ait Mısır’daki bulgular bir hayli fazladır; bu dönemde cam sanatı Mısır’da muhtemelen en parlak devrini yaşamıştır. Daha o devirlerde Mısır’da dekorasyonda kesme taşı, perdah taşı ve cam kullanılmakta ve cam iplik sarma tekniği bilinmekteydi.
Bu teknik daha sonraları Venedik’te yeniden keşfedilmiş ve en parlak dönemini yaşamıştır. Mısır’a komşu olan Babil’de de cam sanatı oldukça ileriydi. Bulunan Babil’e ait bir kil tablanın üzerine bilinen ilk cam reçetesi kazınmıştır: 60 ölçü kum,180 ölçü alg ve deniz yosunu külü, 5 ölçü güherçile ve 3 ölçü tebeşir (kireçtaşı). Yapılan kazılardan camı ilk keşfedenlerin Asur’lular olabilecekleri görülmektedir.
Cam yapımı ya fayans endüstrisinin gelişmesi sonucunda, yada doğal olarak ortaya çıkmış olmalıdır. Arkeolojik buluntular, glazür ve fayansın ve bazı cam boncukların İ.Ö 4.binden itibaren imal edildiğini, cam kapların ise ilk olarak İ.Ö. 2 binin ortalarında kendini gösterdiğini belirtmektedir. Son yıllarda bu konu üzerine çalışanlar cam malzemenin Mısırdan önce Kuzey Mezopotamyada özellikle Hurri-Mitanni bölgesinde yapıldığını öne sürmektedirler. Birçok yazıtta bize cam yapımını ve cam yapım reçetesinden bahsetmektedir.
Romalı yazar Plinius cam yapımının başlangıcıyla ilgili bize şu bilgileri aktarmaktadır. Suriye de Fenikeliler zamanında Karmel (Karmelus) Dağının alçak tepeleri arasında Candebia adında bataklık bir alan vardır. Belus nehrinin bu bataklıkta başladığı ve sekiz kilometre kadar aktıktan sonra Ptolemais şehri yakınında denize döküldüğü sanılır. Çamurlu birikintilerle dolu ve oldukça derin olması nedeniyle nehrin dibindeki kum, ancak suların çekilmesi ile ortaya çıkardı. Bu kumlar dalgalarla çalkalanarak çamur ve yabancı maddelerden ayrılıp temizlenirdi. Deniz suyunun acılığının bu kum üzerinde temizleyici rolü olduğu ve bu etki olmadan kumdan hiç fayda gelmeyeceği sanılırdı. Rivayete göre güherçile dolu bir gemi burada demir atar; gemi tayfaları kıyıda yemek hazırlarken odun yakmak üzere bir ocak kurmak isterler. Civarda taş bulamadıklarından gemiden getirdikleri güherçile blokları bir ocak yaparlar. Odunları yakınca kum ile güherçilenin birlikte erimesiyle o zamana değin bilinmeyen saydam bir sıvının ocaktan sızdığını görürler. Böylece cam bulunmuş olur. Bu öykünün gerçek olup olmadığını bilemiyoruz ancak akla yakın bir olaydır. Çünkü, odun ateşinin camlaşmayı sağlayacak ısılara ulaşıp ulaşmayacağı tartışılmıştır. Ama yapılan deneylerde malzeme uygun düzenlenmişse camlaşmayı sağlayabilecek ısıya ulaşabildiği kanıtlanmıştır. Ama şunu da unutmamak gerekir ki kum bulunan ve ateş yakılan her yerde böyle örneklerin her zaman bulunmuş olması gerekir. Cam geçirdiği her aşamasıyla bugünkü durumuyla da bir yüksek ısı sanatıdır.
Plinius tarafından anlatılan örnek hiç kuşkusuz gerçek olabilir ama buna bile gelmeden, o dönemlerin seramik ustalarının seramikte kullandığı sırlama tekniğinin gerçekte bir cam kaplama diyebileceğimiz işlem olduğunu bildikleri kesindir. Bu sır, malzeme olarak bir anlamda camdır. Ve bu sırın kendi başına kullanılıp camsı ürünler elde edildiği bilinmektedir. Cam tarihinin ilk örneklerinin pek çoğu, seramikten cama geçildiğini gösteren izler taşımaktadır. Cam yapay olarak üretilmeden önce her zaman doğada doğal olarak bulunmaktaydı. Obsidiyen adı verilen malzeme gerçekte doğal camdır. Obsidiyen, camın tipik özelliklerini taşıdığı için çeşitli dönemlerde, değişik yöntemlerle biçimlendirilmiştir. Bu yolla araç olarak kullanılması çok yaygındır. Böyle bir açıdan bakılırsa, camcılık ürünlerinin, bugün anladığımız anlamdaki işlevlerinden çok daha önce bir balta, bir bıçak ya da mızrak ucu olarak kullanılması ilk camcılık örneği olarak kabul edilmelidir.
New York’taki Corning Cam Müzesi araştırmacılarınca yapılan kimyasal ve röntgenoptik bilimsel araştırmalar camın gerçek anlamda bir fayans olmayan “Mısır fayansı”nın geliştirilmesiyle ortaya çıkmış olabileceğini göstermektedir. Bu fayansın o devrin cam ürünleriyle benzerliği o denli fazladır ki o devrin ilkel araç, gereçleri; fırınları ve olanakları göz önüne alındığında bu “fayans” hamurunun çok uzun pişirilmesi, çok fazla sıcaklıklara getirilmesi veya fazla sodyum içermesi sonunda camın ortaya çıktığı kabul edilir.
Ancak bilimsel köken araştırmaları yanında tarihi efsanelerde de bu konuya rastlanmaktadır. Pilinius ve flavius’un ta kayalarından almak zorunda kalmışlardır. Ateşle birlikte bu soda kayacıkları akkor haline geçmiş ve nehir yatağının temiz kumuyla birleşerek sıcakken akışkan, donduktan sonra şeffaf ve katı bir maddeye, cama dönüşmüşlerdir.
Hangi açıklamaya inanılırsa inanılsın camın kökeninin Ön Asya’da olduğu gerçektir. Yapılan kazılar ve araştırmalar sonucunda günün birinde camın kökeniyle ilgili gerçeklerin tamamen ortaya çıkacağı kesindir